KAYADAM
Otel |
||||||||||||
|
Tarih öncesi Devir Prehistorik zamandan gunumuze kalintilari genelde Köskhöyük/Nigde, Asiklihöyük/Aksaray ve Nevsehir yakinlarindaki Civelek Magarasinda görmekteyiz. Asikli Höyük Aksaray'da Ihlara vadi yerlesiminin bir uzantisi olan Asikli Höyük'te yapilan arkeolojik çalismalar Kapadokya Bölgesi'nin kerpiçten yapilmis ilk mahallelerini ortaya çikarmistir. Yerlesik yasamin en güzel ve en karmasik mimari örnekleri olan bu evlerin duvar ve tabanlarinda sari, pembe kil duvar sivalari kullanilmistir. Ölülerini evlerinin tabanlarina hocker tarzinda, yani dizleri karinlarina çekik olarak gömmüslerdir. Asikli Höyük'te arastirma yapan Prof. U.Esin'e göre yerlesim yerindeki mahallelerin sikligi, yapilarin çoklugu Akeramik Neolitik evre için sanildigindan daha yogun bir nüfusun varligini göstermektedir. Höyük'te ele geçen yüzbine yakin obsidiyenden yapilmis çesitli aletlerin Anadolu'da benzerleri yoktur. Tastan çok iyi bir sekilde islenmis yassi baltalar, kemikten bizlar, keskiler, bakir, akik ve çesitli taslardan yapilmis süs esyalarinin yanisira az pismis kilden figürinler de ele geçmistir. Asikli Höyük arastirmacilari, bu Höyük'te ele geçen bir iskelete dayanarak dünyada bilinen en eski beyin ameliyatinin (trepanasyon) 20-25 yaslarindaki bir kadina uygulandigini belirtmektedirler. Civelek Magarasi Nevsehir'in Gülsehir ilçesinin 4km. dogusunda yer alan Civelek köyü yakinlarindadir. Magara, köyün 'Gürlek Tepe' olarak adlandirilan tepesinde yer alir. Kalkerli bir yapiya sahip olan magaraya 14m. uzunlugunda asagiya dogru uzanan bir galeri vasitasiyla inilebilmektedir. Ana mekani 22x11m. olan magaranin tavan kisimlarinda kalsit kristalden olusan 5-15cm. arasinda degisen uzunluktaki sarkitlar yeralmaktadir. Nevsehir Müzesi ve Italyan magarabilimcileri ile birlikte yapilan çalismalarda magara tabaninda, özellikle göçen kaya parçalari arasinda ve galerilerde Kalkolitik Döneme (M.Ö. 5000-3000) ait elde sekillendirilmis tek kulplu fincanlar, çesitli boylarda çömlekler, dokumacilikta kullanilan agirsaklar, tastan ve kemikten aletler ele geçmistir. Ayrica Magara'nin çevresinde yapilan yüzey arastirmalarinda da obsidiyenden ve sileksten yapilmis aletler bulunmustur. (Magara koruma altina alindigindan ziyarete kapalidir. Protohitit-Assur Ticaret Kolonileri Çagi ( M.Ö. 3000-1750) Anadolu Eski Tunç Çagi'nda madencilikte doruk noktasina erismistir. Özellikle çagin son evrelerinde en büyük gelisim Orta Anadolu'nun kuzeyinde gözlenmistir. M.Ö. 2000-1750 yillari arasinda Kuzey Mezopotamya'da yasayan Assurlu tacirler Anadolu'da ticari koloniler kurarak ilk ticaret örgütünü olusturmuslardir. Bu ticaretin merkezi Kayseri'deki Kültepe, Kanis - Karum'dur. (Karum: Ticaretin yapildigi pazar yeri). Belgelerde adi geçen ve yeri saptanabilen karumlardan biri de Karum Hattus'tur(Bogazköy). Zengin altin, gümüs ve bakir kaynaklarina sahip olan Anadolu, tunç alasimi için gerekli olan kalay bakimindan fakirdi. Tacirlerin beraberlerinde getirdikleri kalay, çesitli kumaslar ve kokular bu ticaretin ana malzemeleriydi. Hiç bir zaman politik üstünlüge sahip olmayan tacirler yerli beylerin himayesi altindaydilar. Assurlu tacirler sayesinde Anadolu'da ilk defa yazi görülür. 'Kapadokya Tabletleri' olarak adlandirilan Eski Assurca yazilmis çivi yazili metinlerden, tacirlerin gelis yollari üzerindeki beylere %10 yol verdikleri, borçlu olan halktan %30 oraninda faiz aldiklari, Anadolu krallarina sattiklari mal üzerinden %5 vergi verdikleri anlasilmaktadir. Yine bu tabletlerde Assurlu tacirlerin Anadolulu kadinlarla evlendikleri ve nikah sözlesmelerinde Anadolulu kadinlarin haklarini koruyacak maddeler bulundugu görülmektedir. Assurlu tacirler yazidan baska silindir mühürler, madencilik, tapinak ve tanri fikirlerini de Anadolu'ya getirmislerdir. Böylece Anadolu'nun yerli sanati, Mezopotamya sanatinin etkisi altinda geliserek kendine has yeni bir sanat anlayisini ortaya koymustur. Bu sanat daha da geliserek Hitit sanatinin temelini olusturmustur. Roma Dönemi (M.S. 17-395) M.S. 17'de Tiberius Kapadokya'yi Roma'ya baglayarak bölgedeki kargasaya son verdi. Romalilar bölgeyi ele geçirdikten sonra batiya bir yol yaparak Ege'ye ulasimi sagladilar. Bu yol hem askeri hem de ticari açidan önemliydi. Roma egemenligi sirasinda, yöreye gerek saldiri gerekse göç biçiminde dogudan gelenler oldu. Romalilar bu yeni gelenlere karsi 'Lejyon' adini verdikleri askeri birlikleriyle karsi koydu. Imparator Septimus Severus Dönemi'nde ekonomik bakimdan oldukça canlanan Kapadokya'nin merkezi Kayseri, daha sonraki yillarda Iran'dan gelen Sasaniler'in saldirilarina ugradi. Gordianus III bu saldirilara karsi sehrin etrafini surlarla çevirtti. Bu sirada Anadolu'da yayilmaya baslayan ilk hiristiyanlarin bir kismi büyük sehirlerden köylere göç etmege basladilar. Kayseri'nin önemli bir din merkezi haline geldigi 4. yüzyilda, kayalik Göreme ve çevresini kesfeden hiristiyanlar, Kayseri Piskoposu da olan Aziz Basil'in dünya görüsünü benimseyerek kayalar içinde manastir hayatini baslattilar. Hititler Dönemi (M.Ö.1750-1200) M.Ö. II.binin baslarinda Avrupa'dan Kafkaslar üzerinden gelerek Kapadokya Bölgesi'ne yerlesen Hititler, daha sonra yerli halkla kaynasarak Imparatorluk kurmuslardir. Dilleri Hind-Avrupa dil grubundandir. Baskentleri Hattusas (Bogazköy) olan Hititlerin önemli sehirleri Alacahöyük ve Alisar'dir. Kapadokya Bölgesi'nde bulunan bütün höyüklerde Hititlere ait kalintilara rastlamak mümkündür. Bunun yani sira Hitit Imparatorluk Dönemi'nde özellikle Kapadokya Bölgesi'nde stratejik açidan önemli geçitlere ve su kenarlarindaki yüksek kayalara rölyef olarak islenmis anitlar bulunmaktadir. Bizans Dönemi (397-1071) Roma Imparatorlugu'nun ikiye bölünmesiyle Kapadokya Dogu Roma Imparatorlugu'nun etkisi altinda kaldi. 7. yüzyilin ilk yillarinda Kapadokya'da Sasanilerle Bizanslilar arasinda yogun savaslar oldu. Sasaniler bölgeyi 6-7 yil kadar ellerinde tuttular. 651'de Halife Osman Sasanileri yikinca bölge bu kez Arap-Emevi güçlerinin akinlarina ugradi. Uzun süredir devam eden mezhep çatismalari III. Leon'un müslümanliktan etkilenerek ikonlari yasaklamasiyla doruk noktasina ulasti. Bu durum karsisinda bazi hiristiyan ikon yanlisi kesisler Kapadokya'ya siginmaya basladilar. Ikonoklasm hareketi yüz yildan fazla sürdü (726-843). Bu dönemde birkaç Kapadokya Kilisesi ikonoklasm etkisinde kaldiysa da ikondan yana olanlar burada rahatlikla gizlenip ibadetlerini sürdürdüler. Geç Hitit Dönemi (M.Ö. 1200-700) Friglerin Orta Anadolu'nun önemli kentlerinin hemen hepsini yikarak Hitit Imparatorlugu'nu ortadan kaldirilmasindan sonra Orta ve Güneydogu Anadolu'da Geç Hitit Kralliklari ortaya çikmistir. Kapadokya Bölgesi'ndeki Geç Hitit Kralligi ise Kayseri, Nigde Nevsehir'i içine alan Tabal Kralligi'dir. Bu döneme ait Gülsehir-Sivasa(Gökçetoprak), Acigöl-Topada, Hacibektas- Karaburna Köyü'nde Hitit Hiyeroglifi yazilmis kaya anitlari bulunmaktadir. Selçuklu Dönemi (1071-1299) Selçuklu Türkleri7nin Anadolu'ya girmesiyle yeni bir dönem baslar. Iran ve Mezopotamya bölgesindeki zaferlerinin ardindan 11. yüzyilin ikinci yarisinda Türkler Anadolu'ya hizla yerlestiler. 1071 yilinda Malazgirt ovasinda Bizans Imparatoru Romanos Diogenes Selçuklu Hükümdari Alparslan karsisinda büyük bir yenilgiye ugrar ve esir alinir. 1080 yilinda Süleyman Sah Konya'yi baskent yaparak Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurar. 1082 de Kayseri Türkler'in eline geçer. Aksaray, Nigde gibi sehirler imar edilir. Fethedilen yerlerde birçok kervansaray, cami, medrese ve türbe gibi eserler yapilir. Anadolu'nun Selçuklu Türkleri tarafindan fethi, Patrikhane'nin Kapadokya Bölgesi'ndeki idari etkinligini etkilememis, ancak 14. yüzyildan sonra sayi ve statülerini azaltmistir. Pers ve Kapadokya Kralligi (M.Ö. 585-332) Kimmerler'in Frig egemenligine son vermesi sonucu Anadolu'da Medler (M.Ö. 585), daha sonra da Persler (M.Ö. 547) görülür. Persler bölgeyi 'Satrap' adini verdikleri valilerce yönettiler. Eski Pers dilinde Katpatuka olarak adlandirilan Kapadokya bölgesi, 'Cins Atlar Ülkesi' anlamina gelmekteydi. Persler, Zerdüst dinine bagli olduklarindan ve atesi kutsal saydiklarindan bölgedeki volkanlari özellikle Erciyes ve Hasandagi'ni kutsal saymislardir. Persler, Kapadokya'dan geçerek baskentlerini Ege'ye baglayan, 'Kral Yolu'nu gelistirmislerdir. Makedonya Krali Iskender M.Ö. 334 ve 332 de Pers ordularini arka arkaya bozguna ugratarak bu büyük Imparatorlugu yikmistir. Pers Imparatorlugu'nu yikan Iskender Kapadokya'da büyük bir dirençle karsilasti. Iskender, komutanlarindan Sabiktas'i bölgeyi denetimi altina almakla görevlendirince, halk buna karsi çikti ve eski Pers soylularindan Ariarathes'i kral ilan etti. Çaliskan bir yönetici olan I. Ariarathes (M.Ö. 332-322) Kapadokya Kralligi'nin sinirlarini genisletti. Iskender'in ölümüne kadar baris içinde yasayan Kapadokya Kralligi, Roma'nin bir eyaleti oldugu M.S. 17 yilina kadar varligini korumak için Makedonyalilarla, Pontuslularla, Galatlarla, Romalilarla mücadele etmistir. Osmanli Dönemi Kapadokya Bölgesi, Osmanli Dönemi'nde de oldukça sakindi. Nevsehir, Damat Ibrahim Pasa Dönemi'ne kadar Nigde'ye bagli küçük bir köydü. 18. yüzyil baslarinda özellikle Damat Ibrahim Pasa zamaninda Nevsehir, Gülsehir, Özkonak, Avanos ve Ürgüp'te imar hareketleri gelismis; camiler, külliyeler, çesmeler yaptirilmistir. Özkonak kasabasinin merkezinde Osmanli Padisahi Yavuz Sultan Selim'in dogu seferi sirasinda (1514)yapilmis köprü, Nevsehir'deki erken Osmanli yapisi olmasi açisindan önemlidir. Osmanli Dönemi'nde de Selçuklu Dönemi'nde oldugu gibi yörede yasayan hiristiyanlara karsi hosgörülü davranilmistir. Ürgüp/Sinasos'taki l8. yüzyila ait Konstantin-Eleni Kilisesi, Gülsehir'deki l9. yüzyila ait Dimitrius adina yapilan kilise ve Derinkuyu'daki Ortadoks Kilisesi buna en güzel örnektir. (CappadociaOnline) Roma Imparatoru Augustus zamaninda Antik Dönem yazarlarindan Strabonun 17 kitaplik Geographika adli kitabinda (Anadolu XII, XIII, XIV) Kapadokya Bölgesinin sinirlarini güneyde Toros Daglari, batida Aksaray, doguda Malatya ve kuzeyde Dogu Karadeniz kiyilarina kadar uzanan genis bir bölge olarak belirtir. Bugünkü Kapadokya Bölgesi Nevsehir, Aksaray, Nigde, Kayseri ve Kirsehir illerinin kapladigi alandir. Daha dar bir alan olan kayalik Kapadokya Bölgesi ise Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymakli, Ihlara ve çevresinden ibarettir. Peri bacalari Vadi yamaçlarindan inen sel sularinin ve rüzgarin, tüflerden olusan yapiyi asindirmasiyla Peribacasi adi verilen ilginç olusumlar ortaya çikmistir. Sel sularinin dik yamaçlarda kendine yol bulmasi, sert kayalarin çatlamasina ve kopmasina neden olmustur. Alt kisimlarda bulunan ve daha kolay asinan malzemenin derin bir sekilde oyulmasi ile yamaç gerilemis, böylece üst kisimlarda yer alan sapka ile asinmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çikmistir. Daha çok Ürgüp civarinda bulunan sapkali peribacalari konik gövdeli olup, tepe kisimlarinda bir kaya bloku bulunmaktadir. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden olusmus kayaçtan; sapka kismi ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan olusmaktadir. Yani sapkayi olusturan kaya türü, gövdeyi olusturan kaya topluluguna oranla daha dayaniklidir. Bu peribacasinin olusumu için ilk kosuldur. Sapkadaki kayanin direncine bagli olarak, peribacalari uzun veya kisa ömürlü olmaktadir. Kapadokya Bölgesinde erozyonun olusturdugu peribacasi tipleri; sapkali, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri kayalardir. Peribacalari en yogun sekilde Ürgüp- Uçhisar- Avanos üçgeni arasinda kalan vadilerde, Ürgüp-Sahinefendi arasindaki bölgede Nevsehir Çat kasabasi civarinda, Kayseri Soganli vadisinde ve Aksaray Selime köyü civarinda bulunmaktadir. Volkanlarin patlamasi ve jeolojij olusum Kaya Yapisi Kapadokya Bölgesindeki Erciyes, Hasandagi ve Göllüdag jeolojik devirlerde aktif birer volkandi. Bu volkanla birlikte diger çok sayidaki volkanlarin püskürmeleri Üst Miyosende (10 milyon yil önce) baslayip, Holosene (Günümüz) kadar sürmüstür. Neojen gölleri altindaki yanardaglardan çikan lavlar, platoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150m. kalinliginda farkli sertlikte tüf tabakasini olusturmustur. Bu tabakanin bünyesinde tüften baska tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtasi, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadir. Ana volkanlardan püsküren maddelerle sekillenen plato, siddeti daha az küçük volkanlarin püskürmeleriyle sürekli degisime ugramistir. Üst Pliosenden baslayarak -basta Kizilirmak olmak üzere- akarsu ve göllerin bu tüf tabakasini asindirmalari nedeniyle bölge bugünkü halini almistir. Fanstantik Kivrimlar Peribacalarinin disinda vadi yamaçlarinda yagmur sularinin olusturdugu ilginç kivrimlar bölgeye ayri bir özellik katmaktadir. Bazi yamaçlarda görülen renk armonisi, lav tabakalarinin isi farkindan dolayidir. Bu olusumlar Uçhisar, Çavusin-Güllüdere, Göreme-Meskendir, Ortahisar Kizilçukur ve Pancarli vadilerinde gözlenir. (CappadociaOnline)
|
|
||||||||||